22 Ekim 2016 Cumartesi

Erken Doğum Sebepleri

0 yorum
Erken doğum; doğum eyleminin 36. hamilelik haftası tamamlanmadan önce başlamasıdır.Bebek 36.haftadan önce doğarsa preterm (zamanından önce) doğum veya erken doğum denir. Zamanından önce doğan bebek ise prematüre (olgunlaşmamış) bebek denir. Erken doğan prematüre bebeklerde gelişim tamamlanmamış olması sebebiyle dünyaya gözlerini pek çok sorunla açar. 
En büyük sorun, bebeğin akciğer gelişiminin yetersizliğinden kaynaklanan solunuma dair problemlerdir. Erken doğumun en kötü yanı bebek ölüm riskini artırmasıdır.

Peki Neler Erken Doğuma Sebep Olur?

Erken doğumların çoğu kez bir nedeni bulunamıyor. Erken doğuma yol açan nedenlerin şunlardır:
Enfeksiyonlar: En sık karşımıza çıkan nedendir. Anne adayında ki üriner sistem enfeksiyonları ciddi bir risk faktörü oluşturuyor. Anne adayı rutin hamilelik takiplerinde, idrar testlerinin sık sık tekrarlamalı ve varsa duruma göre enfeksiyon tedavisine başlanmalıdır.
Vaginal enfeksiyonlar: Vajinal enfeksiyonlar amniyon zarının hasar görmesine ve buna bağlı olarak su kesesinin açılmasına (erken membran rüptürü) sebep olarak erken doğumu başlatan bir nedendir.
Çoğul hamilelik: ikiz, üçüz gibi çoğul gebelikler erken doğum sebebidir. Uterus yani rahim fazla gerileceği için kasılmaların başlamasına ve erken doğumun başlamasına sebep olmaktadır.

Polihidramniyos (bebeğin sıvısının normalden fazla olması) da erken doğum sebebidir.  Suyun normalden fazla olması rahmin gerilmesine ve kasılmaların başlamasına neden olarak erken doğum eylemini başlatıcı bir faktördür.
Plasenta previa (plasentanın doğum kanalını kapatması), ablatio plasenta (plasentanın erken ayrılması) gibi durumlarda da doğum eylemi daha erken başlatan sebeblerdir.
Anne adayının sağlık durumu: Anne adayının anemik(kansızlık) olması, kalp, böbrek, diabet hipertansiyon(yüksek tansiyon), troit gibi kronik hastalıklarının olması, yetersiz beslenmesi, stresli ortamlarda çalışması, sosyoekonomik seviyesinin düşük olması, hamilelik sürecinde yaşadığı ev ortamının hijyeni  ve yine anne adayında alkol, sigara, ilaç bağımlılığı gibi bağımlılıkların olması erken doğum sebepleri arasındadır.
Anne adayının yaşı: 16 yaşın altında veya 35 yaşın üzerinde doğum yapmak da erken doğum sebebi olabilmektedir.
Rahim ağzı yetmezliği (Servikal yetmezlik): Rahim ağzı gevşekliği doğumun erken başlamasına neden olabilmektedir.
Önceki doğumu erken doğum yapmış olmak: Genetik faktörler sebebiyle önceki doğumu erken yapmış anne için bir sonraki doğumunda erken başlama riski vardır.

Miyomlar: Rahim içindeki miyomlar erken doğum sebebi olabilmektedir.

Travmalar: Anne adayının özellikle karın bölgesine aldığı darbeler , düşmesi erken doğuma neden olacak sebepler arasındadır.






Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...







Dokunmayın Çocuklarımıza 2

0 yorum
Çocuğumuzun istismara maruz kaldığını nasıl anlayabiliriz?
Çocuğumuzda her zaman ki alışagelmiş tepkilerden  farklı tepkiler var ise ya da içe kapanmış ise bir sorun olabileceğini düşünmeliyiz.Ancak tepkilerin farklılaşması ve ya sosyal izolasyonun sebebi sadece istismar olmayabileceğini de aklımızdan çıkarmamalıyız. Durum ne olursa olsun soğukkanlı olmalıyız. Panik bir anne baba çocuğun o anki durumunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getireceğini bilmeliyiz.
 İstismara uğramış çocukta bir takım fiziksel ve psikolojik tepkiler ortaya çıkabilmektedir. 
Bunlar:
  • İçe kapanma,konuşmama ,yalnız kalma isteğinde ısrarcı olmaları
  • İhtihar girişimleri
  • Ani öfke patlamaları, bağırmalar, ağlamalar
  • Anksiyete (kaygı durumu)
  • Gece kabus görmeleri,
  • Uyumama
  • Yemek yememe
  • Sürekli ağlama
  • Kendisini değersiz hissetme durumu
  • Ani çığlık atmalar
  • Gece işemelerinin başlaması
  • Makat bölgesinde genişlemeler, morarmalar
  • Vajinal bölgede yırtıklar, morarmalar
  • Ergenlik dönemindeki çocuklarda gebelik durumu
  • Sosyal izolasyon da ısrarcı olmaları
  • Korku durumunun belirginleşmesi
  • Konuşma güçlüğü, kekemelik
  • İstismara uğradığı kişiden korkma, onunla yalnız kalmaktan kaçınma
  • Cildinde morluklar, çizikler gibi yaralar
  • Vücudunda ısırık, tırnak izleri
  • Sigara gibi yanıklar
  • El ve ayak bileklerinde ip izleri
  • Açıklanamayan kırıklar

Unutmamamız gereken şudur ki her çocuk bu tepkileri vermeyebilir. Yaşının çok küçük olması istismarı anlamasına algılamasına imkan vermeyebilir.

Bizim yapmamız gereken esas durum, bu belirtileri izlemektense bir önceki makalemde belirttiğim gibi koruyucu tedbirler almaktır.Cinsel konular evde tabu olmamalıdır. Çocuk bu konuda bizimle rahat konuşabilmeli ve her koşulda kabul göreceğine dair şüphesi olmamalıdır.

Çocuklarımız Cinsel İstismara Uğradığını Neden Bize Söyleyemez?

Hiç düşündünüz mü neden ?
  • Utanma ve suçluluk duygusu
  • Ailede kabul görmeyeceği endişeleri
  • Tehditler (istismarcının çocuğun kendisini veya sevdiği kişilere zarar vereceğini söyleyerek tehdit etmesi)
  • Anlattıklarına inanmayacakları düşüncesi
  • Bazen de yaşları çok küçük olması yaşadıkları durumu anlatmalarına engel olabilmektedir.
  • İstismar oyunlaştırılarak yapıldığında çocuk bunun istismar olduğunu anlamasına engel olabilir.
  • Cinsel konuların evde konuşulmasının yasak olması
  • Yaşadığı travma sebebiyle

İstismarlar neden saklanır?
Duruma şahit olan bazı yetişkinler bu durumda nereye başvuracağını bilemez, susturalacaklarını, sorun yaşayacaklarını ve olayın daha da büyüyeceğini ciddi yasal olaylara neden olacağı endişesiyle saklamaktadır.
Özellikle aile içi cinsel istismarlar gizli kalmaktadır. Aile şereflerine leke düşeceğini, olayın çevrede duyulması ve medyaya yansıması sebebinin utanç verici olması düşüncesi, yasaların kendilerini yeteri kadar koruyamayacağı düşünceleri, istismarcıdan çekinme nedenleriyle gizli kalmaktadır.
 Oysaki hiçbir travma cinsel istismara uğramış çocuğun bedenini ruhunu acıttığı kadar büyük olamaz. Susmak duruma çare değil olaylara suç ortağı olmaktır.Toplumsal sorunlara susmak en büyük hatalarımızdandır.
Ülkemizdeki aile ve toplum kültürü yaşayış tarzı cinsel istismarları kolay kılmaktadır. Geniş ailelerde ve çok yakın diyaloglarda çocuğun kendisini yakınlarına karşı çaresiz bırakmakta. Ekonomik düzeyin düşük olması küçük evde aynı odada bir çok bireyin yaşaması, aile içi şiddetin olduğu evlerde, kızların değersiz olduğu toplumlarda cinsel istismarın varlığını göstermekte.
Bazen çocuk o kadar küçük yaşta cinsel istismara maruz kalmakta ki bunu ergenlik döneminde anlayabilmekte ve çeşitli cinsel problemlere sebep olmakta ve bazen ergenlik döneminde yaşanılan intihar olaylarının altında yatan sebep çocuklukta yaşanan cinsel travmalar olabilmektedir. İstismarlar aile için ne kadar travmatik ise toplum içinde aynı derecede travmatiktir. Ruhsal travmanın tamiri çok zor olmaktadır hatta bazen imkansız olabilmektedir.İstismara uğrayan ya bu ruhsal yara ile ömür boyu savaşacak ya aynı yarayı başka bireylere bedenlere uygulayacak ya da ölümle sonuçlanacaktır. Bu açıdan bakıldığında bir anlık yapılan hataların ömür boyu süren bir travmaya neden olduğunu gösteriyor.

 Ülkemizde çocuk istismarında tıp  ve hukuk alanları başta olmak üzere  basında ve siyasal alanlarda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak ben bu konuları yeterli bulmamaktayım. Bireylerin bilinçlendirilmesinde, farkındalık oluşturulmasında istismarın anlatımında çözüm odaklı olurken istemeden, farkında olmadan cezp edici ya da uyandırıcı bir hal almamasına dikkat etmeliyiz. Özellikle bu konuda basın çok dikkatli davranmalı diye düşünüyorum.

Çocuk İstismarının Sebepleri
  • Aile yapısı
  • Üvey anne-baba
  • Aile bireylerinde psikolojik sorunların olması
  • Toplumdaki dini ve kültürel yapı
  • Ailenin ve toplumun sosyoekonomik durumu
  • Aile içi şiddet
  • Çocuğun anne-baba, kardeşlerinden, akrabalarından birinden ve ya birkaçından şiddete maruz kalması
  • Akran zorbalığı olması
  • Özürlü olma durumu
  • İstismarcının daha önce istismara maruz kalması
  • Alkol madde bağımlılığı olan büyükler
  • Kumar gibi olumsuz alışkanlıkları olan ebeveynler
  • Eğitim seviyesi düşüklüğü
  • Ailede boşanma, ayrılık ve ölüm sebebiyle tek ebeveyn olması
  • Sosyal eşitsizlikler
  • Okulda olumsuz örnek davranışlar
  • Toplumda suç oranın artması
  • Sosyal çatışmaların artması
  • Toplumda bölünmeler
  • Savaş
  • Yasal eksiklikler
  • Cezaların caydırıcı olmadaki yetersizliği

İstismarlara bu kadar çok sebep varken çocuklarımız için birey ve toplum olarak, devlet olarak koruyucu tedbirler almalıyız.

İstismar sadece cinsel istismar olarak düşünmemeliyiz.
Fiziksel İstismar,
Cinsel İstismar,
Ekonomik İstismar

 Duygusal İstismar,
Çocuk İhmalinin de istismar olduğunu unutmamalıyız.

İster basit sözel istismar ister ağır istismar olsun SUÇ tur. Bu suç yasalar karşısında suç olmanın yanı sıra  dinen ve vicdani boyutta da suç teşkil etmektedir.

Çocuklardan İstismara Hakkında Bilgi Alınırken Dikkat Etmemiz Gereken Noktalar
  • Anne babalar çok dikkatli olmalıdır.
  • Olayın  tazeliği ve etkisi nedeniyle hata yapmamalıyız.
  • Bu konudaki uzmanlardan yardım alarak olayı çözmeliyiz.
  • Çocuğun konuşması için ilk olarak
  • Rahat bir ortam sağlanması gerek
  • Konuşma içinde çocuğun yaşına uygun bir dil geliştirilmesi gerek
  • Çocuk konuşmaya zorlanmamalıdır, sabırlı olunmalıdır.
  • İletişime ket vurmamalı çocuğun konuşması kesilmemelidir.
  • Uzmanlar bu konuda resim ve bebek kullanabilmektedirler. 

Cinsel İstismara Uğramış Çocuğun Yanında Yapılmaması Gerekenler
  • Olay dramatize edilmemeli
  • Olay kapatılmamalı
  • Suçlama, yargılama, aşağılama yapılmamalı
  • İstismarcı ile çocuk yüzleştirilmemeli
  • Umursamazlık tavrı içine girilmemeli
  • Çocuğa olayı unutması şeklinde beklenti içine girilmemesi gerektiği gibi gereksiz şekilde hatırlatıcı söz ve durumlar oluşturulmamalı
  • Olayın sır olarak saklanmasının gerekli olmadığını yasal mercilere bildiriminin neden gerekli olduğu anlatılmalı



  Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...

Dokunmayın Çocuklarımıza

0 yorum
Daha önce yazmış olduğum bir makalede Ani Bebek Ölüm Sendromu (Beşik Ölümü) (ABÖS - SİDS) Nedir? duygularımı ve bilgilerimi kelimelere dökerken çok zorlanmıştım. O gün sanırım en zor makalemi yazdığımı düşünüyordum. Sanırım yanılmışım ve yanılmayı hiç bu kadar istememişken hemde...

Son günlerde bizi derinden etkileyen haberler; çocuk tacizleri...
Kelimeleri yazmak bu kadar zorsa, düşüncelerimiz ve empatimiz yarıda kesiliyorsa ve ruhumuz bu acıdan kaçıyorsa diyorum kendi kendime ya bunları yaşayanlar??? Kanım donuyor sanki, düşünemiyorum ...
Saçının teline zarar gelse dünyaları yaktığımız ; kıymetlilerimiz, masumlarımız, çocuklarımız, yarınlarımız onlar bizim.....Kimsenin hakkı yokken bir başkasının canını yakmaya nasıl kıyılıyor bunca masuma. Savaşın ortasında çocuk, katillerin ellerinde çocuk, tecavüzcünün, sapığın ellerinde çocuk..... Toplumsal bir sorun oldu çocuk. Oysa sorun biz yetişkinlerde. Çocuklar parkta oynamalı hatta sokaklar da ,uçurtmalar olmalı minik ellerde ve boyalar olmalı. Biz kirlettik bu dünyayı hem de en masum olanları...

Çocuk istismarı çocuğa bir yetişkin tarafından çocuğa fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır.
Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şu şekilde tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."
 
Fiziksel ve duygusal istismarlar,ihmaller, taciz, tecavüz, ensest ilişkiler çocuğun ruhsal dünyasında tamiri imkansız yaralar açmaktadır.
 
Bu istismar ve ihmal konusunda birçok ülke kendi yasal tanımını yapmış ve kendi yasa ve ceza kanunlarında belirlemiştir. 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi  göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır"


Ancak unutmamalıyız ki hiçbir ceza bu derin yarayı unutturamaz ve tamir edemez. Bu sebepten ötürü istismarı önlemeye yönelik devlet yasal gücünü kullanmalı anne babalar ve toplumda sağlıklı gelecekler adına bu  konularda bilinçlenmelidir. Araştırmalar çoğu bireyin çocuk istismarının sadece fiziksel olduğunu, eylemin olması gerektiği şeklinde bilgiye sahip olduklarını gösteriyor.


Oysa ki;

Cinsel istismar dokunma ile olabileceği gibi dokunma olmadan da yapılabileceğini bilmeliyiz.

Koruduğumuz sadece çocuklarımız değil geleceğimiz yarınlarımızdır. Bu gün yaptığımız davranışları rol model alan çocuklarımız yarın bunları bizde uygulayacağını da unutmamak gerekir. Yaşanılabilinir bir dünya istiyorsak çocuklarımızı kalbimizle sevelim…

 TÜİK tarafından belirlenen 61 ilde 01.05.2008-18.08.2008 tarihleri arasında çocuk istismarı konusunda yapılan bir araştırmada
Türkiye’de yaşayan 7-18 yaşlar arasındaki çocukların yüzde 56’sının fiziksel istismara, yüzde 49’unun duygusal istismara, ve yüzde 10’unun cinsel istismara tanık olduğunu görülmektedir http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/cocuk-istismari-raporu-tr.pdf

Çocuk istismarı, çocuğa genellikle en yakınları tarafından yapılıyor olması nedeniyle  tekrarı da fazla olmaktadır.Bu sebeple gün ışığına çıkması zor ve tedavi edilmesi en zor olan travma olarak nitelendirilmektedir.

Aile içi şiddet,ebeveynlerin alkol ve madde kullanımı, sosyoekonomik durumun düşük olması, üvey anne baba,aile içi psikotik sorunların varlığı istismar riskini artırmaktadır.

Kaç Çeşit İstismar Vardır?

Fiziksel istismar : Çocuğun fiziksel zarar görmesiyle ortaya çıkar. Eğer fiziksel istismar aile içinde oluyorsa genelde zarar gören çocuk tıbbi yardıma geç başvurulur.İhbar ile gün ışığına çıkmaktadır ve eski yaraların çokluğu ile bu durum anlaşılabilir.

Cinsel istismar: Çocukların cinsel yollarla istismar edilmesidir. Ağır bir tablo ile karşımıza çıkar genelde intihar girişimi, evden veya okuldan kaçma, asosyallik davranış bozuklukları en önemli belirtilerdir.
Duygusal istismar: Çocuk psikolojik olarak sözel yolla istismar edilmesi ile oluşur. Çocuğa hakaret edilmesi, aşağılanması, küçümsenmesi, tehdit edilmesi, suçlanması,hiç yerine konması, o yokmuş gibi davranılması, duygusal istismarlardan bazılarıdır.

Bilerek zarar verme: Anne ya da babanın çocuğa bilerek isteyerek zarar vermesidir.En zor olanıdır. Çocuğun güvendiği bir anne baba yoktur.Yalnızlık duygusu yoğundur.
Çocuklarımızı Cinsel İstismardan Korumanın Yolları Nelerdir?

Çocuklarımıza bedenlerinin kendisine ait olduğunu öğretmeliyiz: Çocuğumuza bedeninin ona ait olduğunu ve o istemediği sürece başkalarının kendisini öpmesine ve dokunmasına izin vermeyebileceğini yaşına uygun şekilde söylemeliyiz. Kendimiz de çocuğumuz istemediğinde onu öpmemeliyiz. Bu sayede bize hayır diyen çocuğumuza “Sen istemiyorsan seni öpemem” algısını oluşturacağız. Bazen aile büyükleri,akraba arkadaşlarımız da çocuklarımızı öpmekte ısrarcı olabilirler çocuklarımız hayır dediğinde çocuklarımızı onaylayarak kendine güven duygusunu aşılamalıyız. Eğer ki “hadi kızım hadi oğlum bu seferlik öpsün ne var ki” dersek çocuğunuz başkasının kendisini her koşulda öpebileceğini ve bu durumda kararı veren kendisi olmadığını benimseyerek bunu normal kabul edecektir ki bu  bedeninin kendisine ait olduğu algısına ters düşecektir Bu konularda kararlı olmalı bir öyle bir böyle davranışlar içerisine girmemeliyiz.
Çocuklarımıza özel bölgelerini öğretmeliyiz: 3-7 yaş arası çocuklarımıza özel bölgelerini mayonun altında kalan bölgelerin özel bölgelerindir şeklinde öğretmeliyiz. Çocuk özel bölgelerine kimsenin dokunmaması gerektiğini öğrenmelidir.
Çocuklarımıza hayır demeyi öğretmeliyiz: Çocuklar kendisi istemiyorsa hiç kimsenin ona dokunamayacağını bilmelidir.İstemediği bir dokunmada hayır demesi gerektiğini öğretmeliyiz.




Çocuklarımıza abartılı sevgi gösterisinden kaçınmalıyız: Bazen çocuğunuzu öpmek istersiniz ama kocaman bir hayır cevabını alırsınız. İşte bu durumda onu zorla öpmeyin bu durum çocuğun istemediği bir durumdur onu çaresiz ve zayıf kılacaktır. Onun kendisi hakkında hükmü olmadığını büyüklerin isteklerine boyun eğmek zorunda olduğunu sessiz bir mesajla vermiş oluruz. Bu çocuğumuza farkında olmadan yapacağımız en büyük zarardır aslında. Bilinç altına gönderdiğimiz sessiz mesajda “sen çocuksun büyüklerin isteklerine boyu eğmelisin “ şeklinde olacaktır. Toplumumuzda çocukları daha 2-3 yaşında sevmeye başlarken abartılı bir sevgi  ya da cinsel organlarına dokunarak sevmek alışkanlığı var ki bu çok yanlıştır. İster kız ister erkek olsun bu kabul edilemez. Farkında olmadan çocuklara davranışlarımızla olumsuz mesajlar vermekteyiz. Aşırı ve abartılı sevgi çocuğu çaresiz kılmaktadır.
Çocuğumuzun hayatına dahil olmalıyız: Çocuklarımızın hayatında neler olup bittiğini sosyal çevrede okulda arkadaşları arasında nasıl bir hayatı olduğuna dair bilgi sahibi olmalıyız.Bunu yaparken onu kontrol ettiğimiz düşüncesine kapılmamalıdır çocuk aksine onun hayatında olduğumuzu onunda bizim hayatımızda olduğunu hissettirmeliyiz.  
Çocuklarımıza bize güven duymasını sağlamalıyız: Çocuklar gerçek sevgiyi hisseder.Onlar ilgiyi ve sevgiyi gördükçe güvenli bağlanma olacaktır. İyi bir dinleyici olursak pek çok tehlikeyi önceden fark edebiliriz.Onları yargılamadan sever ve bunu hissettirirsek çocuklarımız her koşulda kendisini seveceğimizi bilecek başına kötü bir olay geldiğinde, konuşmaması konusunda tehdit edildiklerinde bile bize durumu anlatacaktır.




Çocuklarımıza dokunmaların iyi ve kötü dokunmalar olabileceğini öğretmeliyiz: Çocuklarımıza kendini iyi hissettiren onu üzmeyen dokunmanın güzel dokunma olduğunu, kendini kötü hissediyorsan üzülüyorsan bu da kötü dokunmadır şeklinde öğretmeliyiz.
Çocuklarımıza cinsel içeriklere erişimde kontrolü sağlamalıyız: Cinsel konular çocuğumuzun yaşına ve psikolojisine uygun şekilde ve zamanında öğretilmeliyiz. Televizyon, internet kullanımını kontrollü olması gerekiyor. Tablet, cep telefonu, tv, bilgisayar gibi araçların çocuğun yatak odasında değil ortak kullanım alanında olmasını sağlamalıyız. TV  ve internette filtremeler yapmalıyız. Okuma yazma bilen çocuklarımızı sanal ortamlardaki cinsel uyarılar, tehditlerden korumalıyız.
Sanal oyunlarla ve chat ortamlarında tanımadıkları kişilerle tanışmalarının riski hakkında bilinçlendirmeliyiz. Bunu yaparken çocuğumuzu korkutacak cümleler ve tavır içerisine girmemeliyiz.
Çocuklarımızı cinsel konuda bilgilendirmeliyiz:Çocuklarımıza yaşına uygun cinsel bilgileri vermeliyiz. Bu konuda uzman pedagoglardan yardım isteyebilir bilgi alabiliriz. Yaşına uygun olmayan bilgiler çocukları korkutabilir. Çocukların cinsellikle ilgili merakları fazla olacaktır. Ket vurarak onları susturmamalıyız.Uygun kelimelerle meraklarını gidermeliyiz.
Çocuklarımıza istismarda tepki vermeyi ve uzaklaşmayı öğretmeliyiz: Çocuklarımıza kendisine yapılmasını istemediğiniz dokunuş ,öpme ,söz,ve eylem olduğunda tepki vermekten korkmaması gerektiğini, bağırması gerektiğini ve  mümkünse o ortamdan uzaklaşmasını ve güvendiği bir yere ve ya kişiye ulaşması gerektiğini öğretmeliyiz.
Bu konuda yazmaya devam edeceğim 
Tekrar görüşünceye kadar esen kalın.



 

Bebeğinizin Bakımına ve Sağlığına Dair Herşey Copyright 2016 Tüm Hakları Saklıdır Besikliev.Com