31 Ağustos 2017 Perşembe

EK GIDAYA GEÇİŞTE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

0 yorum
Bu makalemde bebeğinizin ek gıdaya geçişinde sizlere yardımcı olmaya çalışacağım. Bir sonraki makalemde hafta hafta ek gıdaya geçişi daha ayrıntılı anlatacağım. Ancak  bazı bilmemiz gerekenler var sırayla bunlardan bahsedelim.


  • 6. ayda ek gıdaya geçmeniz doğru bir zamandır. Ancak bu konuda çocuk doktorunuzun da onayını almanız gerekmektedir. Çünkü ek gıdaya geçişte bebeğin 6 aylık olması yeterli bir koşul değildir. Bebeğin bazı gelişimleri tamamlamış olması gerekmektedir. Bebeğin başını dik tutması, dik oturabilmesi, emme yutma reflekslerinin kuvvetli olması bunlardan birkaçıdır. 
  • Yeni besinleri bebek açken deneyin. Emzirdiğiniz bebeğiniz yeni bir besini tatmak için istekli olmayabilir.
  • Yeni besinleri verirken öğle öğününde verilmesi önemli.
  • Ek gıdaya teker teker başlanmalı bebek o tada alıştırılmadan başka bir tada geçilmemeli.
  • Ek  gıdaya azar azar bebeğinizin tolere edişine bağlı olarak yavaş miktarlarda artırılmalı.
  • Besinler kaşık ile verilmeli. Biberon kullanılmamalıdır.
  • Ek gıda verirken sabırlı olmalı acele ile beslememeli kusmaya neden olunabilir.
  • Ek gıda sonrası kusma ve ya ishal olup olmadığı izlenmelidir.
  • Ek gıdayı ret ediyorsa zorlanmamalı. Bir süre ara verilip birkaç gün sonra yeniden verilmeli.
  • Tüm ek gıdalar taze hazırlanmalı günlük olmalı. Bu sayede bekleyen gıdada oluşan mikroorganizmaların üremesi engellenmiş ve protein vitamin içeriği korunmuş olacaktır.
  • Tekli besinler ile başlanmalı tek meyve püresi, sade yoğurt gibi. Besinler karıştırmamalı.
  • Başlangıç olarak meyve ve sebzeleri tercih edin: elma sindirime yardımcı bir meyvedir. Elma , armut, şeftali, muz patates, havuç, kabak gibi sebze ve meyve püresi ve suyunu tercih edilmesi gerekmektedir. Yoğurt ,muhallebi ve yumurta sarısı verilir. 7.aydan sonra etli dolmalar, etli sebze yemekleri, köfte, makarna ve ekmek eklenebilir.
  • Bebeğinizin ek gıdaya geçişinde 3 GÜN KURALI vardır. Nedir bu 3 gün kuralı;
  • Her 3 satte bir su vermeyi deneyin. Artık anne sütü alım miktarının yerini birazda olsa ek gıdalar alacağı için su alımı artan bebeğinizin su gereksinimini önemsemelisiniz.
3 GÜN KURALI: Ek gıda verilen bebekte 3 gün beklenilir yani her gün farklı besin verilmez bu sayede bebeğinizde alerji geliştiğinde hangi besine karşı olduğunu bulmak kolaylaşır. Besinin tadını öğrenir. Yeni bir besine geçişte en az 3 gün beklemelisiniz.
  • Ek gıdada 1 yaşından önce tuz eklemenize gerek yoktur.Gıdaların içerisindeki tuz miktarı bebeğin alması gereken tuz miktarını karşılamaktadır. 
  • 2 yaşından önce bal verilmemelidir. 
  • Çay vermeyin 
  • İnek sütünü 1 yaşından önce vermeyin. Çünkü içeriğindeki proteinler alerjiye neden olabilmektedir. Ayrıca demir eksikliği anemisi dediğimiz kansızlığa neden olmaktadır
Bundan sonraki makalemde 8 haftalık bir yolculuğa çıkacağız. Bu yolculukta makalelerde göreceğiniz gibi bebeğinizin hafta hafta ek gıdaya geçişinde sizlere yardımcı olmaya çalışacağım.  Bebeğiniz için yapabileceğiniz çorba, püre ve organik ev yapımı yoğurt tarifimi de sizlerle paylaşacağım.

Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...

29 Ağustos 2017 Salı

AĞLAYAN BEBEĞİNİZİ NASIL SAKİNLEŞTİREBİLİRSİNİZ?

0 yorum
Bebeğinizin ağlamasının pek çok sebebi olabilir. Sağlık problemi yoksa yazmış olduğum öneriler işinize yarayabilir.
  • Öncelikle sizin sakin olmanız gerekiyor. Sizin sakin olmanız bebeğinizin de sakinleşmesini sağlayacaktır.
  • Kucağınıza aldığınız bebeğiniz sizin telaş eli halinizi anlayacaktır. Neden mi? Birincisi normalden fazla sayıda ve hızda atan kalbiniz ve normalin dışındaki ten sıcaklığınızı dokunsal olarak hisseden bebeğinizin sakinleşmediğini göreceksiniz. Özellikle yeni doğanların kalp ritmi anne kalbiyle tensel temasla sakinleşmektedir.
  • En son bebeğinizi ne zaman doyurduğunuzu ve en son ne zaman altını değiştirdiğinizi düşünün.
  • Altını yeni değiştirmiş olsanız bile kirletmiş olabileceği olasılığını da atlamayınız.
  • Bebeğinizin ateşi olup olmadığına bakın.
  • Bebeğinizi kucağınıza alın.
  • Bebeğinizi sakin bir şekilde öpün. Sevgiyi hisseden bebek kendini güvende hissedecektir.
  • Emzirebilirsiniz ya da emzik kullanıyorsanız emzik verebilirsiniz.
  • Gazı olup olmadığına bakın. Sert bir karın ve dokunmayla artan huzursuzluk gazın belirtilerindendir. Gazı varsa gazını mutlaka çıkartın. Daha önce yazmış olduğum makale Bebeğinize Gaz Masajı Yapılışı bakabilirsiniz.
  • Bebeğinize dokunun. Yanağını okşayın tensel temas için açık göğsünüze yatırabilirsiniz.
  • Ilık su ile yaptıracağınız banyo da bebeğinizi rahatlatacaktır.
  • Bebeğinize masaj yapabilirsiniz. Karnını ovabilirsiniz ya da yüz üstü yatırarak sırtını ovabilirsiniz.
  • Bebeğinizi sallamak, onunla dans etmek iyi gelebilir.
  • Onunla sakin bir ses tonu ile konuşun. Ninni söyleyebilirsiniz.
  • Ortamda gürültü varsa bebeğinizi sessiz bir mekana götürün.
  • Parlak ışık varsa ortamın loş hale getirilmesi de bebeğinizi rahatlatabilir.
  • Kundaklama ile bebeğinizi sakinleştirebilirsiniz. Bu anne karnındaki sarılı oluşunu hatırlatacaktır.
  • Bebek arabasıyla dışarı çıkarmak bebeğinizi rahatlatan diğer bir yöntemdir.
  • Kolik  bir bebeğiniz varsa süpürge ve saç kurutma makinesi sesleri bebeğin sakinleşmesini sağlayabilmektedir.
Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...

25 Ağustos 2017 Cuma

FOLİKASİTTEN ZENGİN GIDALAR NELERDİR?

2 yorum

Mercimek
: Yarım kase pişmiş mercimek yaklaşık olarak 180mcg folik asit içerir ve bu oran günlük olarak alınması gereken folik asit miktarının neredeyse yarısıdır.

Yeşil Yapraklı Sebzeler: Yeşil sebzeler arasında en fazla folik asit ıspanakta bulunmaktadır. 2 kase ıspanak yaklaşık 218mcg folat içerir. Karalahana, lahana başta olmak üzere yeşil yapraklı sebzeler folik asit kaynağı olarak görülebilir.
 NarenciyeBir adet büyük boy portakal yaklaşık 55mcg folik asit içerir.
Taze sıkılmış 1 bardak portakal suyu ortalama 80mcg folat içerir.
Kuşkonmaz:Bir kase başına ortalama 79 mcg folik asit içermektedir.
 Barbunya: Pek çok farklı yemeği yapılabilen ve salatalarda da kullanabileceğiniz barbunyanın yarım kasesi 115 mcg folik asit içerir.

 Brokoli1 kase (4-5 adet) haşlanmış brokoli günlük folik asit ihtiyacının yaklaşık 1/4’ünü karşılamaya yeter.
 Ayçekirdeği1 avuç ayçekirdeği yaklaşık 82 mcg folat içerir. Yağ ve kalori bakımından da zengin olduğu için günde 1 avuçtan fazla yememeye özen gösterin.
 Domates Suyu1 bardak domates suyunda ortalama 50 mcg folat bulunmaktadır.
 Yumurta: 1 adet yumurta yaklaşık 25 mcg folat içerir. Ancak kolesterol bakımından da zengin olduğu için kolestolü olanlar dikkatli kullanmalıdır.

Ayrıca Folik asit en fazla yapraklı yeşil sebzeler(lahana marul) bira mayası, karaciğer, böbrek, zarı alınmamış tahıllar, ceviz,
badem, fındık, fıstık, ıspanak, yonca, mavi-yeşil yosun, maydanoz,fesleğen,kekik, nane, avokado, mango, nar, kivi, muz, patlıcan, bal kabağı, çay, soya fasülyesi, kurufasulye (baklagiller) ve tohumlu gıdalarda bulunur



Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...

21 Ağustos 2017 Pazartesi

FOLİKASİT EKSİKLİĞİ BELİRTİLERİ

0 yorum
FolikAsit Eksikliği Belirtileri Nelerdir?
·         Kansızlık (anemi)
·         Uyuşukluk
·         Deri mukaza solukluğu
·         Unutkanlık
·         Aşırı yorgunluk hissi
·         Baş dönmesi
·         Nefes darlığı
·         Ağız kenarında çatlaklar
·         Dilin ağrılı ve kırmızı ve pürtüklerin düz hale gelmesi


FolikAsit Vitamini Eksikliği Nasıl Teşhis Edilmektedir?
Anne adaylarına folikasit vitamini eksikliği teşhisinde kan tahlili yapılır. Kandaki folat ve B12 vitamini  düzeyi tespit edilir.


Folik asit alımına ne zaman başlamalı?
Bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi için çok büyük öneme sahip olduğundan hamile kalmadan önce alınmaya başlanması gerekir.  Gebelikten en az gebelikten 3 ay öncesinden başlayarak, gebeliğin 3. ayının sonuna kadar günlük 400 mikrogram folik asit kullanılması önerilmektedir. Folik asit vücutta depolanmaz.Bu yüzden her gün alınması gereklidir.


Folikasit neden bu kadar önemli?
Bebekte  nöral tüp defektleri, döllenme sonrası 21 ve 27. günler arasında ortaya çıkmaktadır. Anne adayıçoğu kez hamile olduklarını fark etmeyebilirler.Bu sebeple hamile kalmadan 1-3 ay önce folik asit kullanmaya başlanması önemlidir.


Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...


18 Ağustos 2017 Cuma

FOLİK ASİT VE ÖNEMİ

0 yorum

Folik asit nedir?
B grubu vitaminlerinden suda çözünen bir vitamindir. Doğal besin maddelerinde içindeki haline folat denirken , ilaçlarda ve işlenmiş besinlerde bulunan formuna ise folik asit denilmektedir.


Folik asit niçin önemlidir?
  •  Hücre büyümesinde ve yenilenmesinde, DNA ve kan hücrelerinden alyuvar oluşumun, aminoasit metabolizması, kas yapılması için dışarıdan vücuda alınması gereken önemli bir vitamindir folik asit.
  • Bağışıklık sistemindeki rolü büyüktür.
  • Damar sertliği, kalp krizi riskini azaltır.
  • Bunama ve felç gibi birçok sağlık sorunlarının oluşmasını engellemektedir.
  • Ayrıca bebeklerin nöral gelişimindeki rolü oldukça önemlidir.
  • Bebeklerde; “Spina Bifida” (İkiye ayrılmış veya açık omurilik) gibi nöral tüp defektleri oluşmaması için mutlaka doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
  • İleri derecede folik asit eksikliğnde bebekte  anensefali oluşur yani; bebeğin kafatası ve beyni gelişmez.
  • Sekelli dediğimiz sakat doğumu önleyicidir.
  • Ölü doğum riskini azaltır.
  • Hamilelik döneminde annenin folik asit ihtiyacı artar.
  • Sebebi anne karnında oluşan yeni canlının da bu vitamine ihtiyaç duymasıdır. Anne gıdalarla dengeli beslense de gereken folik asit ihtiyacını karşılamaya yetmeyecektir.
  • Gelişim aşamasındaki bebeğin beyin fonksiyonlarının gelişiminde folik asit büyük rol oynar. İlk gelişim süreci olan 3 ayda yani ilk trimester de bu vitaminin alınmaması, bebeklerde anomali doğumlara neden olabilir.  
  • Araştırmalar otizmin de hamilelikte anne adayının yeterli miktarda folik asit alması ile önlenebildiğini gösteriyor.
  • Normal bir birey için folik asit ihtiyacı 400 mcg’dır. 1 kase kuru baklagil yemeği ve 1 kase brokoli günlük gereksinimi karşılar. Hamileliğin ilk 8 haftasında folik asit ihtiyacı yaklaşık 600-800 mcg’a kadar çıkar. Yiyeceklerle bu miktarın karşılanması mümkün olmaz. Bu nedenle mutlaka folik asit tabletleri ile takviye edilmelidir.


Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...



15 Ağustos 2017 Salı

BEBEĞİMİZİN KIYAFETİNİ NASIL YIKAMALIYIZ ?

0 yorum

Yenidoğanınızın cildi oldukça hassastır. Bizlerin cilt ph değeri 5.5 civarı iken bebeklerimizin cilt ph değeri 6.8 civarıdır. Yani bebeklerimizin teni henüz mikroorganizmalarla savaşacak yetkinliğe sahip değildir

Bu sebeple aldığınız tüm kıyafetleri bebeğiniz doğmadan giysilerin üzerindeki öneri kısmına uygun olarak yıkamalısınız, etiketlerini çıkarmalısınız.

 Üretim bandında, paketlemelerde, depolardan, satış pazarından evimize kadara gelen kıyafetler pek çok ortamdan geçerek mikroorganizmalar ile temas etmektedir. Ayrıca pek çok bebek kıyafeti renklendirme aşamasında kimyasallara temas ettiğini de hatırlatmak isterim.

  • Bebeklerimizin kıyafetini 1 yaşına gelene kadar erişkinlerin kıyafetlerinden ayrı yıkamak oldukça önemlidir. 
  • Kimyasalı az olan deterjanlar bebeğiniz için uygundur.
  • Kıyafetleri mikroplardan arındırmak isterken çamaşır suyu kullanmak doğru bir uygulama olmayacak bebeğinizin cildinin tahriş olmasına sebebiyet verecektir.
  • Kokulu deterjan ve yumuşatıcıların alerji ve tahriş yapma olasılığı daha yüksektir.
  • Durulamanın iyi olması oldukça önemlidir; ekstra bir durulamayı programa dahil edebilirsiniz.

  • Bebekler için özel deterjanlar ve yumuşatıcılar kullanalabilirsiniz. 
  • Kurutma için en sağlıklısı açık hava ve güneşte kurutmaktır.
  • Kendimiz için yaptığımız uygulamalar olan radyatörde kurutmak, ev içinde kurutmak, kurutma makinesiyle kurutmak bebeklerimiz için uygun değildir.
  • Ve mutlaka bebeğimizin kıyafetlerini dikiş yerlerini de özenle ütülemeniz hijyen açısından önemli olduğunu unutmayalım.
  • Ütü yaparken yüksek oranda buhar yaparsanız kıyafet nemlenerek ve iyi kurumadan dolaba yerleştirilirse mikroplar için zemin oluşmuş olacaktır.

Tekrar görüşünceye kadar esen kalın…



12 Ağustos 2017 Cumartesi

TERK EDİLEN ÇOCUKLARIN PSİKOLOJİSİ 2

0 yorum
Her terk edilen çocuk toplumda sorunlu birey olacak diye bir şey yoktur bazen erken olgunlaşma ile daha duyarlı bireyler anne ve babalar olabilmektedir. Ancak kalbinin bir köşesinde sızlayan bir yara bir eksiklik hep var olacaktır. Hatta bazen terk edilen bireylerin mükemmeliyetçi olduğunun arkasındaki sır perdesinden de bu çıkabilmektedir.
Terk etme nedenlerini düşünecek olursak binlercesini sayabiliriz. Biz bu nedenlerin ortaya çıkardığı patolojik durumları en aza indirmek için ve aslında bu nedenleri toplumda azaltmak adına bireysel ve toplumsal olarak ve hatta devlet olarak bazı çalışmalarımızı bir kez daha değil her defasında gözden geçirmeli ve bir bireyin bir nesil olacağı bakış açısıyla bakarak toplumsal olan bu soruna çözümler her bireyin eğitimiyle başlamalıyız. Okullardaki eğitim öğretimlerimizin içeriğinde pay ayırmamız gereken bu durum, sosyal medyanın da desteği ile iyi rol modellerle topluma aktarılması gerektiği kanaatindeyim.
Kreşler , bakıcılar,yurtlar özenle hazırlanmalı burada çalışan kişilerin fizyolojik ve psikolojik durumları ciddi bir şekilde ve en önemlisi bir kereye mahsus olmadan PERIYOTIK ARALIKLARLA kontrol edilmelidir. Emniyet sokakları bireyler için özellikle çocuklar için daha yaşanılır hale gelmesinde daha fedakar çalışmalar yapması devletin gerekli yasal düzenlemeleri geliştirip uygulaması ve esasında biz bireylerin İNSAN SEVGİSİ ile yaşama hazırlanmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
Terk edilmek zor olduğu kadar, terk etmekte her zaman kolay ve tercih edilen bir durum değildir. Davulun sesi uzaktan hoş gelir misali tanımadığımız hayatları yargılamayı bırakıp işin bireysel ve toplumsal yıkıntılarını en aza indirgemek adına bir şeyler yapıp yapmadığımızı sorgulayalım.
Her şeyin parayla yapıldığını algısından vazgeçelim. Para olmadan ve paranın veremeyeceği çok şeyi hatırlatmak yapabileceğimizi hatırlatmak istiyorum. Kaçımız bir çocuğa samimi bir gülümsemeyle üstü kirlide olsa tertemiz gözlerine bakabilecek kadar içteniz. Bunun bedelini ödeyecek bir para var mı? Kaçımız onların hikayesini dinlemek için 10 dakika vakit ayırabiliyoruz hayat telaşemizin arasına… Hadi bunları yapmıyoruz anlıyorum da bu hor görme hakkını, iğrenerek bakma hakkını nerden buluyoruz onu anlayamadım hiç…
Öyle sahneler görüyoruz ki 7-8 yaşlarında sokakta dilenen kız ve ya erkek fark etmiyor çocuklardan ahlaksızca beklentileri olan sözde insan suretindeki bireyler ve bunları görüp görmezden gelen diğer bireylerin evlerine gidip evlatlarına sarıldıklarını görüyoruz. Oysaki kimin teminatı var bu hayatta yarın çocuklarımızın başına bir şey gelmeyeceğini garantileye bilir miyiz? HAYIR  tabî ki de ama duyarlılığı olan toplumlar da daha huzurlu yaşanılabileceğini biliyoruz.
Ülkemizde koruyucu ailelik atılan güzel adımlardan bir tanesi bu gibi projelerin desteklenmesi ve artırılması oldukça önem arz etmektedir.
Gelecek için bugünün bizleri; yarınımız olan çocuklarımıza ŞEVKAT VE SEVGİYLE yaklaşmayı başarabilirsek pek çok sorunun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.

Tekrar görüşünceye kadar esen kalın…

9 Ağustos 2017 Çarşamba

TERK EDİLEN ÇOCUKLAR PSİKOLOJİSİ 1

0 yorum
Terk edilmek hangi yaşta olursa olsun bireyi kötü etkileyen ve çoğu kez travmalara neden olan bir durumdur... Bu durum özellikle çocukluk yıllarında, ise daha da büyük problemlere neden oluyor…
Hayatımıza gözlerimizi açtığımız anda tüm ihtiyaçlarımızı koşulsuz karşılayan anne ve babaya olan güven hissi ilk oluşan duygulardandır. Yaşımız kaç olursa olsun temelde güvene dayalı ilişkiler ararız. Terk edilişte en çok güven duygusu sarsılır.
Her terk ediliş de aynı değildir bazen kısa soluklu mecburi hayat şartları bazen, kazalar, hastalıklar, ölümler ve bazen en affedilmesi zor olan ebeveynlerin çocuğu son plana atarak bencilce yaptığı terk edişler..
Her gün haber programlarında ve gazete sayfalarında duyduğumuz sorumluluk kavramından yoksun bireylerin istenmeyen bebekleri dünyaya getirilişi ve onları eskiden cami avlusuna şimdilerde ise tenha bir köşeye ve bazen daha sert bir şekilde çöp konteynırlarına terk edilişleri duyduğumuzda tüylerimiz ürperirken ve insanlığın bir kez daha toprağa girmeden öldüğünü hissederken her yürekte farklı duygular yaşanmaktadır.
Kimileri yıllarca çocuk özlemi çektiğini düşünür ve bunun adaletsiz bir dünya olduğunu haykırır sessizce yüreğinde, kimileri iki saniye sonra diğer haberin ahengine katılmış kadar duyarsızca bakınır, kimileri bunun bir bedeli olmalı der der durur…
İçimizi bu kadar dağlayan bu terk ediliş hikayesinin başrollerindekiler ne yaşar acaba hiç düşündük mü ?
Bebeklerimiz, çocuklarımız yarınlarımız ise biz yarınlarımızı nasıl terk edebiliyoruz. Bu kadar duygusuzca yaşamaya başlayalı ne kadar oldu ve peki ne zaman uyanacağız bu hissizlik, duyarsızlık rüyasından ?
Terk edilen çocuğun terk ediliş öncesi yoğun çatışma ortamına maruz kalması da çocuğun ileriki yıllarında dışarı çıkmayı bekleyen bir dürtü olarak kalacaktır.
Bebekken olan terk edilişte güven duygusunda zayıflık yaşamasına ve okul hayatında başarısına da büyük etkiler yapacaktır. Ergenlikteki rol karmaşasını atlatmada da rol model yoksunluğu bireyi diğerlerine göre daha zorlu bir hayat yolculuğuna koyacaktır.
Terk edilen çocuklarda iler ki yaşlarda fizyolojik ve psikolojik problemlerin daha çok yaşandığı bir gerçektir. Bu kişiler ilerde bağımlı bir kişilik yapısına bürünmekte ve yeterlilik duygusundan yoksun bir hal almakta çoğu kez. Bazen terk ediliş depresyonunu yoğun bir şekilde yaşamakta ve kaybetmeye yalnız kalmaya aşırı tahammülsüz bireyler olabilmektedirler. Deprosyona yatkındırlar.
Bir bebek anne ve babadan yoksun büyüyorsa gerekli gelişim dönemlerinde aksaklıklar görülebilmektedir. Yürümede, konuşmada,bireysel özgünlükte, zihinsel ve bedensel gelişimde akranlarına göre zayıf kalabilmektedir.

Anne ve babadan bir tanesinin yokluğu olduğunda işler değişmeyecektir ister kız ister erkek bebek olsun ebeveynlerin her ikisinde hayat yolunda ihtiyacı olacaktır.
Gelecek için bugünün bizleri; yarınımız olan çocuklarımıza ŞEVKAT VE SEVGİYLE yaklaşmayı başarabilirsek pek çok sorunun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.
Tekrar görüşünceye kadar esen kalın…

7 Ağustos 2017 Pazartesi

Bebeğiniz ve Çocuğunuz İçin Ayakkabı Seçimi

0 yorum


Çocukların ayakkabı seçimi ileri ki hayatlarında büyük önem arz etmektedir.
Çocuktan çocuğa farklılık olsa da genel itibariyle bebeğiniz 9.-10. aylarda destekle ayakta durabilmektedir ve 12. -15. aylar arasında desteksiz adımlamalarıyla yürümeye başlarlar.
İşte bu aşamada çocuğunuzun ayak sağlığı için ayakkabının önemi ortaya çıkmaktadır.


Ebeveynler olarak ayakkabı seçerken nelere dikkat etmeliyiz?
  • Çocuğunuzun ayağına göre ayakkabı seçmelisiniz; dar ayakkabılar çocuğunuzu huzursuz edecek ve ağlayacaktır.
  • Fark edilmediği takdirde ise kemik yapısında bozulmalara neden olabilecektir.
  • Ayak baş parmağı ve ayakkabı ucu arasında 0.5-1.25 cm boşluk uygun bir boşluktur.
  • Ayakkabı tabanı kaymayı önleyecek özellikte olmalıdır.Bu bebeğinizi düşme ve yaralanma riskini azaltacaktır.
  • Ayakkabının medial  ark  dediğimiz orta kısmının destekli olması gerekmektedir. Yani ayak tabanın bacak iç kısmı tarafındaki orta kısmı.
  • Yanlış ayakkabı seçimleri çocuklarda ortopedik kusurları oluşturarak pek çok ayak ve bacak hatta omurga ile ilgili sorunlar oluşturabilmektedir. Bunun sebebi yanlış ayakkabı ile yürüyen çocuğunuzun yük dağılımı bir yere sabitlenerek taban çökmesi, diz, kalça problemlerini oluşturabileceğini unutmamalıyız.
  • Ayak bileğinin hareketini engelleyen ayakkabı ve botları kullanmamalısınız.
  • İlla ortopedik ayakkabı kullanılacak diyenlere aldırış etmeyiniz. Ortopedik ayakkabı ayağında anormalite yani bozukluk olan çocuklarda daha çok kullanılır ve çocuğun ayak ölçümleri ve özel durumu göz önüne alınarak uygulanır.
  • Tabanı çok sert ayakkabılar önerilmez. Esnemesi çocuğun yürümesini kolaylaştıracaktır.
  • Sivri uçlu ayakkabılar tırnak batmasına neden olabileceği için ucu yuvarlak ayakkabılar tercih ediniz.
  • Yumuşak esnek ayakkabılar bebeğinizin dengesini sağlamasına yardımcı olur.
  • Alerji ve tahriş yapmayan ayakkabılar tercih edilmelidir.
  • Ayakkabı hava alabilir olması önemlidir. Çünkü bebeklerin ayakları erişkinlere göre daha çok terler. 
  • Ayakkabının ön kısmı yumuşak esnek, topuk kısmı ise daha sert olmalıdır. Topuk yüksekliği 5-7 mm olabilir.
  • Ayakkabıyı çıkardıktan sonra çocuğunuzun ayağında tahriş kızarıklık v.b var mı diye bakılmalıdır.
  • Bebeğiniz yürümeye başladığında bir doktor muayenesi yaptırmanız faydalı olacaktır.


Tekrar görüşünceye kadar esen kalın… 

5 Ağustos 2017 Cumartesi

ÇOCUĞUNUZ İÇİN GÜNEŞ KREMİNİ NASIL SEÇMELİSİNİZ?

0 yorum
Yaz ayı bol güneş tatil ayı ...
Tatilin tadını çıkarmak istiyorsanız güneşe dikkat etmeniz gerek. Özellikle çocuklarımızı güneşin zararlı ışınlarından korumamız gerekiyor.


Güneş kremi seçerken dikkat etmemiz gerekenler neler olmalı ?

En iyi korunma yöntemi doğru saatlerde güneşe çıkmak saat 12-17 arası güneşlenmek uygun olmayan saat dilimleridir. 
  • Çocuğumuz için seçtiğimiz güneş kremlerinde paraben olmamasına dikkat etmeliyiz. Parabenin kanser yapıcı etkileri olduğu konusunda çalışmalar devam ediyor.
  • Çocukları güneşten korumak için seçeceğiniz güneş kremi hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı koruma sağlamalı.
  • En az 30 SPF içermeli. Ama 50 faktörden de çok SPF içermemeli
  • Güneş kremini, güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmeli.
  • Kimyasal bazlı değil; mineral bazlı güneş kremlerini tercih etmeli.
  • Eğer çocuklarınız suda vakit geçireceklerse suya dayanıklı bir güneş kremi kullanmak daha iyi olacaktır. Ancak, suyun içinde bile olsa güneş kremini 90 dakika aralıklarla tazelemek gerekmekte.
  • Güneşten koruyucu krem yüzme ve kurulanma sonrasında tekrar sürülmeli.
  • Suyun dışında güneş kremi kullanılıyorsa 3 saate bir yenilemekte fayda var.
  •  Altı aydan daha küçük çocuklara güneş kremi uygulanmamalı. 
  • Güneş kremini önce küçük bir alanda uygulayın. Kızarıklık, kaşıntı, ödem gelişirse reaksiyon gelişen bölgeyi soğuk suya tutun ve kremi kullanmaktan vaz geçin.
  • Güneş koruyucunuzu güneşin altında bırakmamaya özen gösterin. Fazla ısıya maruz kalan güneş koruyucu bozulabilir veya etkinliğini kaybedebilir.
Güneş koruyucular bize gereksiz güven vermemeli ve güneşte kalma süremizi artırmamalı. Çocuklar için güneş kremi seçerken en ideali çocuk doktorunuza veya dermatologunuza danışmanız gerekmektedir. Çünkü her çocuğun cilt yapısı birbirinden farklıdır. Uzman görüşü almakta fayda vardır.

Tekrar görüşünceye kadar esen kalın...




 

Bebeğinizin Bakımına ve Sağlığına Dair Herşey Copyright 2016 Tüm Hakları Saklıdır Besikliev.Com